• Gülcemal ve Hayal Dünyası
    • Gülcemal ve Hayal Dünyası
      İstanbul'un karmaşasında kaybolmuş bir yazar olan Gülcemal, hayal gücü ile gerçekçilik arasında sıkışıp kalmıştır. En yakın arkadaşı Habib'in karamsar eleştirileriyle boğuşan Gülcemal, içindeki iyimserliği koruyarak insanlara umut dolu hikayeler sunmaya çalışır. Bu öykü, bir yazarın içsel çatışmalarını, hayallerin gücünü ve duyguların derinliğini keşfettiği bir yolculuğu anlatıyor.
      26.08.2024 - 12:50 | Son Güncelleme:26.08.2024 - 12:50
      GÜVEN ALBAYRAK
      3162

      Gülcemal ve Hayal Dünyası

      Gülcemal, İstanbul’un tarihi dokusuyla bezeli, dar sokaklarının arasında yer alan küçük bir apartman dairesinde yaşıyordu. Yazar olmayı çocukluğundan beri hayal etmişti. Kitaplar, onun için sadece bir kaçış değil, aynı zamanda bir yaşam biçimiydi. Hayal gücü sınırsızdı; fakat son zamanlarda kalemi kağıda dokunmaz olmuştu. Onu bu noktaya getiren en büyük etken ise en yakın arkadaşı Habib’in sürekli yaptığı eleştirilerdi.

      Habib, çocukluğundan beri Gülcemal’in en yakın arkadaşıydı. Her zaman realist bir bakış açısına sahipti. Hayatın acımasız olduğuna inanır ve bunu her fırsatta dile getirirdi. "İyi insanlar her zaman kazanmaz, Gülcemal," derdi Habib, “Gerçek dünyada kötülük de en az iyilik kadar hüküm sürer.”

      Bu sözler, Gülcemal’in zihninde yankılanır dururdu. Onun hayal dünyası ise tam tersine, umut ve iyilikle dolup taşardı. Gülcemal, insanların kitaplarını okurken mutlu olmasını, onları hayal dünyasında kısa bir yolculuğa çıkarmayı amaçlardı. Ancak Habib’in sürekli dile getirdiği karamsar düşünceler, Gülcemal’in yaratıcılığını köreltiyordu.

      Bir akşam, Gülcemal yine yazı masasına oturdu. Elinde tuttuğu kalem, kağıdın üzerinde bekliyordu. Kafasının içinde ise bir savaş sürmekteydi. Bir yanda Habib’in gerçekçi eleştirileri, diğer yanda ise kendi kalbinin derinliklerinden yükselen iyimser ses. Gülcemal, bu ikilem arasında sıkışıp kalmıştı.

      "Gerçekten de dünyada kötülük olmadan iyiliğin anlamı kalır mıydı?" diye düşündü kendi kendine. Kalemi elinden bıraktı, pencereden dışarıya bakarak İstanbul’un akşam karanlığına bürünmüş siluetine daldı. Tarihi yarımada, Galata Kulesi, Boğaz’ın üzerinde süzülen vapurlar… İstanbul, ne kadar da büyüleyiciydi. Ancak aynı zamanda bu şehirde kötülüğün de kol gezdiğini biliyordu. Gözlerinin önüne, sokak köşelerinde yaşayan evsizler, umutlarını yitirmiş insanlar geldi.

      Habib’in sözleri bir kez daha zihninde yankılandı: “Kötülük, iyiliğin zıddıdır ve varlığı kaçınılmazdır.” Gülcemal, bu düşüncelerle boğuşurken, içindeki iyimser sesi bir türlü duyamıyordu. O an, yazı masasına geri döndü ve önündeki boş kağıda birkaç kelime karaladı. “İyilik her zaman kazanır,” yazdı, ancak bu cümle ona bile inandırıcı gelmiyordu. İçinde bir boşluk hissetti.

      Bir süre masasında öylece oturduktan sonra, bir karar verdi. Bu kez, Habib’in sürekli savunduğu gerçekçilikten uzaklaşacak, kendi kalbinin sesini dinleyecekti. "Eğer insanlara umut veremeyeceksem, neden yazıyorum ki?" diye düşündü. Kalemi tekrar eline aldı ve bu kez aklında dolaşan karamsar düşünceleri bir kenara bırakarak yazmaya başladı.

      Gülcemal’in Kalemiyle Doğan Hayal Dünyası

      İlk paragrafı yazarken, kalbindeki iyimserliği kelimelere döktü. "Bir varmış, bir yokmuş... Uzak diyarlarda, her şeyin mümkün olduğu bir dünya varmış." diye başladı. Bu dünyanın her köşesi, iyilikle doluydu. İnsanlar, birbirlerine yardım eder, hayvanlar huzur içinde yaşardı. Bu dünya, kötülüğün olmadığı bir yerdi; ancak bu defa Gülcemal, bir gerçeğin de farkındaydı: Bu dünya, sadece hayal ürünüydü.

      Yazmaya devam ettikçe, içindeki çatışmayı giderek daha fazla hissediyordu. Habib’in sesi kulaklarında çınlamaya devam ediyordu: “Hayal dünyaları güzeldir ama gerçek hayatta kötülük de vardır.” Gülcemal, yazısını sürdürdü; fakat kafasının içinde sürekli bir savaş vardı. Yazdığı karakterlerin hep mutlu olmasını istiyordu, ama aynı zamanda gerçekçi olmak zorundaydı.

      Bu düşüncelerle boğuşurken, Gülcemal bir noktada durdu ve kalemini masaya bıraktı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. “Belki de,” dedi kendi kendine, “yazmam gereken öykü bu değil.” Gözlerini açtığında, zihninde yeni bir düşünce belirmişti: "İnsanlara sadece mutluluğu değil, duyguların tüm yelpazesini sunmalıyım."

      Bu yeni düşünceyle birlikte, Gülcemal yeniden kaleme sarıldı. Bu kez hikayesi, hem iyiliği hem de kötülüğü içinde barındıracaktı. Ama asıl amaç, duyguların gücünü ortaya koymaktı. Hayatın acımasız yanlarını da, umut dolu anlarını da yazacaktı.

      Kalp ile Beyin Arasındaki İkilem

      Gülcemal, bu süreçte sık sık içsel monologlar yaşamaya başladı. Kendi içinde bir savaş veriyordu. Kalbi, hep mutlu sonları arzuluyordu. Ancak beyni, hayatın gerçeklerini yansıtmak gerektiğini söylüyordu. Bu iki zıt kutup arasında kalmıştı.

      Bir gün, Gülcemal yine bu düşüncelerle boğuşurken, masasında bir makale yazmaya karar verdi. Konusu ise, “Duygunun Önemi” olacaktı. Kalp ile beyin arasındaki bu ikilemi anlamaya çalışıyordu. Kalemini eline aldı ve düşüncelerini dökmeye başladı:

      "İnsan olmanın temelinde duygu yatar. Duygular, hayatımıza anlam katar. Bir yazar olarak, bu duyguları en iyi şekilde yansıtmak bizim görevimizdir. İyilik ve kötülük, mutluluk ve hüzün, bu dünyanın birer parçasıdır. Ancak bu iki zıt kutbun ötesinde, duyguların gücü yatar. İnsanlar, okudukları hikayelerde kendilerinden bir parça bulmalı; bu, bazen bir umut kırıntısı, bazen de bir hüzün damlası olabilir."

      Gülcemal, makalesini bitirdiğinde, içinde bir rahatlama hissetti. Kendi içinde yaşadığı ikilemi anlamlandırmıştı. Belki de yazdığı hikayelerde sadece mutluluğu değil, aynı zamanda gerçekçiliği de yansıtmalıydı. Ancak bu gerçekçilik, umudu ve iyimserliği öldürmemeliydi.

      Makalesini bitirip derin bir nefes aldı. Gözlerini kapattı ve iç sesine kulak verdi. O an anladı ki, hayatın gerçekleriyle hayaller arasında bir denge kurmak mümkündü. Bu dengeyi bulduğunda, hem kendisi hem de okuyucuları için en iyi hikayeleri yazabilecekti.

      Yeni Bir Başlangıç

      Gülcemal, bu farkındalıkla yazmaya devam etti. Artık sadece mutlu sonlar yazmıyordu, ama her hikayesinin bir yerinde umut vardı. İnsanlara, hayatın tüm zorluklarına rağmen, iyiliğin ve umudun her zaman bir yol bulabileceğini göstermek istiyordu. Habib’in eleştirilerine rağmen, kendi yolunu bulmuştu.

      İstanbul’un kalabalığı, gürültüsü ve karmaşası arasında Gülcemal, yeni hikayeler yazmaya devam etti. Artık içindeki ikilemi çözmüş, kalbi ve beyni arasında bir denge kurmuştu. Yazdığı her hikaye, okuyucularına sadece bir kaçış değil, aynı zamanda hayatın gerçeklerine dair bir ayna tutuyordu. Kötülükten kaçınmıyor, ama iyiliği de asla unutmuyordu.

      Her yazdığı hikaye, onun içsel yolculuğunun bir yansımasıydı. İnsanların hikayelerini okurken hissettikleri duyguların gücünü anlamıştı. Gülcemal, artık sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir yol göstericiydi. Yazdığı hikayelerle insanlara umut, mutluluk ve bazen de hayatın zorlukları karşısında güç veriyordu.

      Bu yeni hikayeler, İstanbul’un karmaşasında kaybolmuş insanların ruhlarına dokunuyordu. Gülcemal, artık kalemi eline aldığında, içindeki tüm duyguları serbest bırakıyordu. Ve bu duygular, yazdığı her satırda hayat buluyordu.

      Sonunda Gülcemal anladı ki, iyi hikayeler sadece mutlu sonlarla değil, duyguların derinliğiyle yazılır. Ve bu duygular, insanları hem düşündürür hem de kalplerine dokunur. Böylece, Gülcemal İstanbul’un karmaşası içinde kendi sesini bulmuş ve hikayelerini insanlara sunmaya devam etmiştir.

      Öykü Yazarı: Güven Albayrak

      Yorum Yazın

      Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yurtta Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

      Yorumlar

      • Erdem Günalp

        Gülcemal yazdığı mekalerim kalbi ile beyni arasında sıkıştığını düşünüyorum. Hayat inişli çıkışlı hengamelerle bir yolculuk, bu yolculukta yaşamı anlamladıran yaşadıklarımızın bizlerde bıraktığı izlenimler ve yaşadığımız sosyal ilişkilerde çevremizin bizleri nasıl etkilediği veya tesirinde kadar kaldığımızın orantılıdır. Bu konuda kendi güven duygumuzu yitirmeden, kalbimizle beynimiz arasındaki köprüyü iyi kurmalıyız.
      • Erdem Günalp

        Gülcemal yazdığı mekalerim kalbi ile beyni arasında sıkıştığını düşünüyorum. Hayat inişli çıkışlı hengamelerle bir yolculuk, bu yolculukta yaşamı anlamladıran yaşadıklarımızın bizlerde bıraktığı izlenimler ve yaşadığımız sosyal ilişkilerde çevremizin bizleri nasıl etkilediği veya tesirinde kadar kaldığımızın orantılıdır. Bu konuda kendi güven duygumuzu yitirmeden, kalbimizle beynimiz arasındaki köprüyü iyi kurmalıyız.
      • Hülya Büyükoğlu

        Tebrik ederim Güven bey, güzel bir öykü.

    • SüperLig Puan Durumu
      TakımOAP
        O A P
      1.GALATASARAY A.Ş. 5 17 15
      2.FENERBAHÇE A.Ş. 5 13 13
      3.BEŞİKTAŞ A.Ş. 4 9 10
      4.RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ 5 11 10
      5.İKAS EYÜPSPOR 5 8 9
      6.SAMSUNSPOR A.Ş. 5 6 9
      7.TÜMOSAN KONYASPOR 5 6 7
      8.NET GLOBAL SİVASSPOR 5 5 7
      9.ANTALYASPOR A.Ş. 5 9 7
      10.GÖZTEPE A.Ş. 4 5 6
      11.KASIMPAŞA A.Ş. 5 6 5
      12.ÇAYKUR RİZESPOR A.Ş. 5 3 4
      13.TRABZONSPOR A.Ş. 3 1 3
      14.GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ A.Ş. 4 4 3
      15.CORENDON ALANYASPOR 5 4 3
      16.SİPAY BODRUM FK 5 4 3
      17.BELLONA KAYSERİSPOR 3 3 2
      18.ATAKAŞ HATAYSPOR 5 4 2
      19.ADANA DEMİRSPOR A.Ş. 5 5 1
      İstanbul nöbetçi eczaneleri